Paylaş
Bugün Hıdırellez.
Baharın en güzel günü. Ama bu kez, içimizdeki bir boşlukla karşılıyoruz onu.
O boşluk, annemiz Cahide Çekiç.
Hıdırellez’in ta kendisiydi o.
Sadece bizim değil, toprağa sevgiyle dokunan, gül dalına umut bağlayan herkesin annesiydi sanki.
Syorell’in doğa aşkı, onun yüreğinden doğdu.
Onu bir ormanda, küçük bir çocuğun elinden tutmuş hayal edin.
Ağaçlarla konuşur, çiçeklere sırlar fısıldar, rüzgâra sorular sorardı.
Bilgi onun için kitaplarda değil, toprağın kokusunda, yaprağın yeşilindeydi.
“Biliyor musun?” demez, “Sence neden?” derdi, gözleri merakla parlayarak.
O sorularla dünyayı yeniden sevmeyi öğretirdi.
Evimizin verandasında, elimize tebeşirler verir,
“Hadi, Hıdırellez’i çiz!” derdi.
O günler, bizim için sadece bir gelenek değil, hayatı neşeyle kucaklamanın yoluydu.
Dilek dilemeyi değil, niyet etmeyi öğretti bize.
Toprağa dokunmadan, onun ruhunu hissetmeden iyilik dilenmeyeceğini anlattı.
Dilinde bir hikâye vardı, çocukluğunun köyünden.
“Tırtsın Pırtsın Marta” derdi hikayeye, gözlerimiz faltaşı gibi açılırdı dinlerken.
Martın sonuymuş, bahar erken gelmiş, köyün koyunları otlasın diye bir kadın tepeye çıkmış.
Köyün yaşlıları uyarmış: “Aldanma bu havaya, mart yanıltır, döner kışa!”
Ama kadın, “Pırt Marta bana vız gelir!” deyip koyunlarıyla tepelere yürümüş.
Sonra birden hava dönmüş, soğuk bastırmış, kar yağmış.
Ne kadın kurtulabilmiş, ne koyunları.
O, bu hikâyeyi anlatırken, “Doğayı dinleyin çocuklar,” derdi, “bahar acele etmez, siz de sabredin.”
Bugün onsuz ilk Hıdırellez.
Yüreğimiz sızlıyor, ellerimiz onun sıcaklığını özlüyor.
Ama biliyoruz, o hâlâ burada.
Bir ağacın gölgesinde, bir çiçeğin kokusunda, bir çocuğun gülüşünde.
Rüzgârda onun sesi, baharda onun nefesi var.
Cahide Çekiç,
Sen bizim Hıdırellez’imizdin.
Yüreğimizde açan bir bahar.
Ve hep öyle kalacaksın.
Nur içinde uyusun Cahide Teyze ♀️ Ona güzel şiirler fısıldıyordur cennetindeki bahar kuşları